Canlı sohbete katılmak, haber, uzman görüşü ve piyasa sinyallerini anında almak için TELEGRAM, TWITTER, FACEBOOK, INSTAGRAM’dan bizi takip edin.
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin, nükleer silahların kaderini yapay zekaya bırakmama konusunda bir anlaşmaya vardılar. Bu anlaşma, Başkan Joe Biden ile Başkan Xi Jinping arasında Peru’nun Lima şehrinde yapılan APEC zirvesi sonrası duyuruldu. Hem ABD hem de Çin, yapay zeka (YZ) geliştirmede küresel liderler olarak sorumluluklarını kabul ettiklerini belirttiler.
Bu anlaşma, her iki ülkenin de nükleer silahlarla ilgili kararları makinelere devretmeye yakın olmasından kaynaklanmıyor. Asıl amaç, durumun kontrolden çıkmasından önce sınırlar koymak.
Başkan Biden’ın ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan, anlaşmayı basitçe şöyle açıkladı: “İnsanlar, nükleer silahlarla ilgili kararları almak zorunda. Bu, yapay zeka ve nükleer doktrin hakkında önemli bir açıklamadır,” dedi.
Bu görüşme, Biden’ın başkanlık dönemindeki Xi Jinping ile son görüşmesi olacağı tahmin ediliyor. Ancak bu nadir anlaşmanın yapıldığı ortamda, iki ülke arasındaki gerginlik hâlâ hissediliyordu.
Teknoloji Savaşları ve Ticaret Gerilimleri
ABD ile Çin arasındaki ilişkiler her ne kadar bu anlaşmayla sınırlı olsa da, bu iki ülke arasında ticaret ve teknoloji alanında uzun bir geçmişe dayanan tartışmalar bulunmaktadır.
Amerika, Çin’in yapay zeka gelişimini engellemeye yönelik olarak, ileri düzey yarı iletkenlere ihracat kısıtlamaları getirdi. Bu adımlar, Çin’in teknoloji büyümesini yavaşlatmaya yönelik bir çaba olarak görülüyor.
Xi, yaptığı açıklamalarda, ABD ile Çin arasındaki ilişkinin sadece bu iki ülkeyi ilgilendirmediğini, dünyanın geleceğini de etkilediğini belirtti. “Akıllıca bir seçim yapın,” dedi ve iki tarafı, durumu büyük bir felakete yol açmadan nasıl bir arada var olabileceklerini düşünmeye çağırdı.
Xi, bu açıklamasında sadece Biden’a değil, aynı zamanda eski Başkan Donald Trump’a da göndermede bulundu. Trump’ın Çin mallarına yönelik büyük, agresif gümrük tarifeleri uygulama vaadi, Pekin’i endişelendiren bir diğer faktör. Xi, geleneksel olarak İngilizce çevirmen aracılığıyla, Çin’in gelecek yönetimle işbirliğini genişletmeye hazır olduğunu söyledi ve “Farklılıkları yönetmek” gerektiğine dikkat çekti.
Savaş Balonları, Siber Saldırılar ve Küresel Casusluk Oyunları
Son birkaç yıl, ABD ile Çin arasındaki güvenin en düşük seviyeye indiğini gösteriyor. Geçtiğimiz yıl, Biden yönetimi, Çin’in ABD hava sahasında uçan bir casus balonunu düşürmüştü. Ama bu sadece başlangıçtı.
FBI, kısa süre önce Çin’in Amerikan telekomünikasyon ağlarına yönelik bir siber casusluk kampanyasını ifşa etti. Amaç, ABD hükümet yetkilileri ve siyasetçilerinden bilgi çalmaktı. Oldukça ince bir yöntem değil mi?
Bu sadece başlangıç. ABD istihbarat servisleri, Çin’in Rusya’ya Ukrayna savaşında silah yapımında yardım ettiğini de iddia etti. Bu yardım, Rus füzeleri ve tanklarında kullanılan makine araçları ve mikroelektronikleri içeriyordu. Çin, bu suçlamaları reddetti. Ancak, sözlerin ötesinde aksiyonlar daha güçlü bir dil kullanıyor.
Lima’da Biden, Xi’yi Kuzey Kore’nin Rusya’ya yardım etmesini durdurmaya çağırdı. Kim Jong Un’un, Ukrayna kuvvetlerine karşı Moskova’ya destek vermek amacıyla binlerce asker gönderdiği bildiriliyor. Ayrıca Kuzey Kore, balistik füzeler fırlatarak bölgedeki gücünü gösteriyor. Biden, bu durumu “tehlikeli ve istikrarsızlaştırıcı” olarak nitelendirdi, ancak Pekin’in bu konuda somut bir adım atmadığı görülüyor.
Çin, Kuzey Kore’nin ekonomisini kontrol etmekte ve bu ülkenin ticaretinin çoğunu yönlendirmektedir. ABD yetkilileri, Xi’nin Kim’i kontrol altında tutmak için daha fazla adım atmadığına dair hayal kırıklığı yaşıyor. Zaman daralıyor. Kuzey Kore, füze programını hızlandırıyor ve ABD anakarasına vurabileceğini iddia ediyor. Bu durum, rahatlatıcı bir gelişme değil.
Biden-Xi Dinamiği
Biden ve Xi’nin ilişkisi uzun bir geçmişe dayanıyor. İki lider, on yıl önceki başkan yardımcılığı dönemlerinden bu yana bir araya geliyorlar. Biden, ilişkilerinin her zaman açık ve dürüst olduğunu söylemekten hoşlanıyor. Ama son dört yıl, her iki lider için de zorlu geçti.
Ticaret savaşları, casusluk skandalları, Tayvan ile ilgili tırmanan gerilimler—bütün bunlar, ilişkileri zirveye taşıdı. Biden, toplantı sırasında bu durumu şu şekilde dile getirdi: “Bu meselelerle uzun bir süredir ilgileniyoruz.”
Yanlış değil. Bu iki ülke yıllardır bu meselelerle meşgul. Biden, bu anlaşmanın öneminin her zamankinden daha fazla olduğunu biliyor. Ancak Lima’daki APEC zirvesi aynı zamanda görsel bir anlam taşıyordu. Biden ve Xi, Peru’nun kültürel mirasını simgeleyen ve vicuña yününden yapılmış atkılarla fotoğraf çektirdi.
Tayvan ve Kriz Durumu
Tayvan hala Çin için büyük bir engel teşkil ediyor. Çin, Tayvan’ı kendi toprağı olarak kabul ediyor, ancak ABD, Tayvan’ın kendi kendini yönetme hakkını savunuyor. Pekin, bunu bir kırmızı çizgi olarak görürken, Washington bunu müzakere edilemez olarak kabul ediyor. Her iki taraf da geri adım atmıyor ve bu durum ciddi bir sorun yaratıyor.
Sonuç olarak, yapay zekanın nükleer kararlarla ilgili süreçlere dahil edilmemesi, iki rakip ülke arasında nadir bir uyum anıydı. Ancak bu, gelecekteki zorlukların yanında küçük bir adım. Şu an için nükleer silahların kontrolü insanlarda kalıyor. Umarız bu durum böyle devam eder.