Canlı sohbete katılmak, haber, uzman görüşü ve piyasa sinyallerini anında almak için TELEGRAM, TWITTER, FACEBOOK, INSTAGRAM’dan bizi takip edin.
Amerika Birleşik Devletleri’nin ulusal borcu hızla tırmanıyor ve ekonominin sağlam temellere dayandığını düşünenler, sayılara daha dikkatli bakmalıdır; çünkü rakamlar bambaşka bir hikaye anlatıyor.
Şu anda, ABD ulusal borcu 35.27 trilyon doları aşmış durumda ve bu rakam son on yılda neredeyse iki katına çıkmış. Bu, her bir Amerikalının yaklaşık 105,000 dolarlık bir borç yükü taşıdığı anlamına geliyor. Ekonomistler, resesyon risklerinin giderek artmasıyla alarm zillerini çalıyor. Şimdi büyük soru şu: Her şey ne zaman çökecek?
Borç ve GSYİH Oranı Alarm Veriyor
Borç ile GSYİH oranı, mevcut baskının bir diğer net göstergesi. İkinci çeyrek itibarıyla bu oran %121.57 seviyesinde ve önerilen güvenli sınır olan %77’nin çok üzerinde. Ulusal borcun faiz ödemelerinin 2023 yılında 659 milyar dolardan, 2024 yılının sonuna kadar 870 milyar dolara fırlaması bekleniyor. Bu, altyapı ve sağlık gibi kamu yatırımlarından çekilen paralar anlamına geliyor.
Borç Artışı ve Siyasi Felaket
Borç, 2008 finansal krizinden sonra hızla artmaya başladı; özellikle COVID-19 pandemisinden sonra. Son yirmi yıldaki her büyük ekonomik olay, borcu daha da artırdı ve eğer bir şey değişmezse, ABD borcunun 2054 yılına kadar GSYİH’nın %166’sına ulaşabileceği öngörülüyor. Bu, tamamen sürdürülemez bir rakam.
Hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler, bu karmaşanın büyümesine katkıda bulundu. Pahalı harcama planları ve vergi indirimleri, sorunun daha da derinleşmesine yol açtı ve gerçek çözümler sunmadan sadece ileriye atıldı. 2023 yılı federal bütçe açığı 1.7 trilyon dolar olarak kaydedilirken, 2024 yılı için bu rakamın 1.9 trilyon dolara çıkması bekleniyor. Bu, bir kısır döngü.
Ekonomik Büyüme ve Enflasyon Mücadelesi
Artan borca rağmen, ABD ekonomisi son on yılda sürekli bir büyüme göstermeyi başardı. Ancak bu büyümenin sağlam bir temele dayanmadığı da bir gerçek. Bu, kum üzerine inşa edilen bir gökdelen gibi. Enflasyonun yükselmesi, gelecekteki ekonomik büyümeyi kolayca silip süpürebilir. Eğer enflasyon artmaya devam ederse, hükümetin durumu yatıştırmak için faiz oranlarını artırması gerekecek. Bu da hükümetin borçlanma maliyetlerini artırarak borç yığınını daha da büyütecek.
Enflasyon sadece hükümetin bir sorunu değil; aynı zamanda tüketiciler için de bir kabus. Yüksek faiz oranları, insanların harcama yapabilmesi için daha az para anlamına geliyor. Jeopolitik gerilimler ve ABD ihracatına olan talebin azalması, tabloyu daha da karartıyor. Washington’daki siyasi tıkanıklık da eklenince, durum daha da endişe verici hale geliyor.
Resesyon Kapıda mı?
Ekonomistler, resesyon için alarm zilleri çalmaya başladı ve iki yıldır birçok uyarı işareti takip ediliyor. Eğer bir resesyon gerçekleşirse, Amerika bununla kalmayacak, dünya ekonomisi de ağır yaralar alacak. Resesyon başladığında, ekonomi daralır; GSYİH düşer, insanlar işlerini kaybeder ve tüketiciler harcamayı durdurur.
2007-2009 Büyük Resesyon döneminde GSYİH %4.3 oranında düştü ve bu durumun tekrar yaşanması olası. İşletme faaliyetleri, özellikle imalat ve gayrimenkul sektörlerinde düşüş gösterecek. Satışlar ve kârlar azalacak; işletmeler maliyetleri düşürmek için çabalayacak ve bu sıklıkla işten çıkarmalara yol açacak. Kredi koşullarının sıkılaşması, işletmelerin kredi almasını zorlaştıracak ve daha fazla şirket iflas tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Tarihsel olarak, resesyonlar sırasında işsizlik oranı yükselir. Büyük Resesyon döneminde işsizlik oranı %10’a fırladı. Resesyonlarda işlerini kaybedenler genellikle uzun süre iş bulamazken, yeniden işe girdiklerinde kazançları genellikle daha düşük oluyor.
Araştırmalar, Büyük Resesyon’da işlerini kaybedenlerin yaşam boyu kazanç kaybının %19, yani yaklaşık 112,100 dolar olduğunu gösteriyor. Maaş duraklaması da önemli bir sorun. İşçiler yeni işler bulsalar bile, kazançları daha önceki kazançlarının çok altında kalabilir.
Hükümetin Yanıtı: Yetersiz ve Geç Kalınmış mı?
Ekonomik durgunluk dönemlerinde hükümet genellikle teşvik paketleri uygulayarak ekonomiyi canlandırmaya çalışır. Ancak bu önlemler genellikle yetersiz kalır ve geç kalınmış olur. Hükümetin müdahale etmesi gereken zaman, zararların çoğu zaman zaten verilmiş olduğu bir zaman dilimidir.
Federal Rezerv, borçlanmayı ve yatırımları teşvik etmek için faiz oranlarını düşürebilir. Geçmişteki resesyonlarda, piyasayı ucuz para ile doldurmak için niceliksel genişlemeye gidildi. Ancak resesyonlar, sosyal sonuçlar doğurur. Zenginler genellikle daha hızlı toparlanırken, yoksul kesim derinleşen bir ekonomik krizle baş başa kalır.
Resesyonlar, insanların ruh sağlığı üzerinde de olumsuz etkiler bırakır. İş kaybı, finansal istikrarsızlık ve belirsiz bir gelecek, depresyon ve kaygı oranlarını artırır. Uzun süreli işsizlik, bireyler için yıkıcı olabilir ve ruh sağlığı sorunları ile karmaşık bir döngüye yol açar.
ABD Resesyonunun Küresel Sonuçları
ABD, dünyanın en büyük ekonomisi ve ekonomisi sarsıldığında, küresel ticaret de duraksar. ABD’ye büyük ölçüde bağımlı olan ülkeler, özellikle Meksika ve Kanada gibi ülkeler bu durumdan olumsuz etkilenir. Küresel resesyon sırasında ticaret hacimleri %15’in üzerinde düşüş gösterdi.
Emtia fiyatları da resesyon dönemlerinde ciddi şekilde etkilenir. Petrol, metaller ve diğer emtiaların değerleri düşer. 2008 finansal krizinde petrol fiyatları 140 dolardan 40 dolara kadar geriledi. Bu, Rusya ve Suudi Arabistan gibi emtia ihracatına bağımlı ülkeleri de zor duruma soktu. Tedarik zinciri kesintileri, global kaosu daha da artırır.
Borsa da belirsizlikten hoşlanmaz ve resesyonlar, belirsizliği beraberinde getirir. S&P 500, ABD resesyonları sırasında tarihsel olarak ortalama %24 oranında düşüş gösterir. Küresel yatırımcılar riskli varlıklardan çekilir ve bu, gelişen piyasalarda daha fazla dalgalanmaya yol açar. Bu tür bir panik, gelişen ülkelerden büyük bir sermaye çıkışına neden olabilir ve bu ülkelerin ekonomilerini daha da kötüleştirir.
Küresel bankacılık sektörü de güvende değildir. ABD resesyonu, hızla sınırları aşabilir ve bankaların varlık değerlerinin düşmesi karşısında likidite sorunları yaşamasına neden olabilir. Eğer ABD’li borçlular kredilerini ödeyemezse, bu şok tüm dünyadaki bankaları etkileyecektir.
Politika Yanıtları ve Yapısal Değişiklikler
Dünya genelindeki hükümetler, ABD resesyonunun sonuçlarına karşı hızlıca yanıt vermeye çalışacak. Teşvik paketleri, örneğin Amerikan İyileşme ve Yeniden Yatırım Yasası (ARRA), acil çözümler haline gelecektir. Merkez bankaları, borçlanmayı teşvik etmek için faiz oranlarını düşürecektir. Ancak bu önlemler genellikle krizin köklü nedenlerini ele almakta yetersiz kalır.
Uzun vadeli değişiklikler gereklidir. 2008 finansal krizinden sonra görülen düzenleyici reformlar, ekonomiyi istikrara kavuşturmak için gereklidir. Ülkeler, kendilerini krizin etkilerinden korumak adına ticaret politikalarını yeniden gözden geçirebilir ve korumacılığa yönelebilir.
Sonuç olarak, ABD ekonomisi düşündüğünüz kadar sağlam değil. Ve çökmesi durumunda, tüm dünyayı da beraberinde sürükleyecektir.