Canlı sohbete katılmak, haber, uzman görüşü ve piyasa sinyallerini anında almak için TELEGRAM, TWITTER, FACEBOOK, INSTAGRAM’dan bizi takip edin.
Japonya’nın tahvil piyasası gerçek zamanlı olarak parçalanıyor. Salı günü, uzun vadeli devlet tahvili getirileri daha önce görülmemiş seviyelere ulaştı. 30 yıllık Japon tahvil getirisi %3.20’ye sıçrayarak yeni bir rekor kırdı.
Japonya’nın Tahvil Piyasasında Alarm Zilleri Çalıyor: 30 Yıllık Getiriler Rekor Kırdı
Bu durum alarmlarla gelmedi, ancak yankıları yüksek. 2019’dan bu yana, aynı tahviller değerlerinin %45’ini kaybetti. Finansal hasar yayılmaya başlıyor ve ülkenin borcunu yönetme yeteneğine olan güven hızla düşüyor.
CNBC’ye göre, bu çöküş bir zincirleme reaksiyonu tetikledi. Son bir yılda, 30 yıllık tahvil getirileri 100 baz puan tırmandı; bu yükseliş, kurumsal portföyleri darmadağın etti. Japonya’nın en büyük dört hayat sigortacısı, 2025’in ilk çeyreğinde yurt içi tahvillerdeki gerçekleşmemiş zararlarının yaklaşık 15 milyar dolardan 60 milyar dolara fırladığını bildirdi. Bu küçük bir artış değil – sadece bir yılda dört kat daha büyük.
Japonya Merkez Bankası Hasarı Absorbe Ediyor: Borç Yükü Rekor Seviyede
En kötü rakamlar Japonya Merkez Bankası’ndan (BoJ) geliyor. Merkez bankası, 2024 Mali Yılı için devlet tahvillerindeki gerçekleşmemiş zararlarının 198 milyar dolar olduğunu bildirdi. Bir yıl önce bu rakam yaklaşık 66 milyar dolardı. Zararlar üç katına çıktı ve hiçbir şey yavaşladıklarını göstermiyor. Aslında, kanama hızlanıyor. Bu sadece kötü bir yıl değil, çökmeye başlayan bir sistem.
Bu bozulma şimdi Japonya’nın borç/GSYİH oranında da görülüyor; bu oran resmi olarak %260’ı aşarak ülkenin modern tarihindeki en yüksek seviyeye ulaştı. Bu oran, ABD’nin Başkan Donald Trump yönetiminde açık harcamalarını artırmasına rağmen, ABD’nin iki katı. Amerika geride kalıyor olsa da, Japonya zaten derin bir çukurda.
Bir başka sorun daha var: tüm bu çöken borcu kim tutuyor? Japonya Merkez Bankası’nın kendisi, tüm yurt içi devlet tahvillerinin %52’sine sahip. Hayat sigortacıları sadece %13.4, bankalar %9.8 ve emeklilik fonları %8.9’unu elinde tutuyor. Bu, temerrüt korkusuyla çöken tahvillerin yarısından fazlasının ihraççı tarafından tutulduğu anlamına geliyor. Bu, kendinize borç para verip sonra kendi senetlerinizin yandığını izlemekle eşdeğerdir.
Küresel Piyasalar Baskı Altında: Enflasyon ve Almanya’daki Tuhaf Durum
Daha geniş bir perspektiften bakıldığında, bu sadece Japonya ile ilgili değil. ABD’nin 10 yıllık tahvil getirisi 2020’den bu yana neredeyse %500 arttı, Japonya’nın 30 yıllık tahvilindeki sıçramanın hemen arkasından geliyor. Bunun nedeni, Washington’ın Trump’ın agresif mali hamlesini finanse etmek için piyasayı tahvillerle doldurması. Arz arttıkça fiyatlar düşüyor. Bu durum, küresel tahvil piyasalarını bilinmeyen bir bölgeye sürüklüyor.
Enflasyon durumu daha da kötüleştiriyor. Mayıs ayında, Japonya’nın taze gıda hariç çekirdek TÜFE’si yıllık bazda %3.7 arttı, bu Ocak 2023’ten bu yana en hızlı hız. Bu, ABD Federal Rezerv yetkililerinin kaçınmaya çalıştığı senaryo ve bu yüzden faiz oranlarının “daha uzun süre yüksek” kalabileceği konusunda uyarıyorlar.
Ve sonra en tuhaf kısım var: Almanya’nın 30 yıllık tahvil getirileri Japonya’nınkine neredeyse benziyor, yaklaşık %3.1. Ancak Almanya’nın Borç/GSYİH oranı %62 ve politika faizi %2.25 iken, Japonya’nın %0.50 ve %260+’lık borç oranı var. Matematik tutmuyor. Bu, küresel piyasanın baskı altında olduğunu ve kimsenin harcamaları kısmak için ilk olmak istemediğini gösteriyor.
Şimdi, Japonya’nın karmaşası diğer herkes için bir uyarı. Hükümetlerin borca çok fazla güvendiğinde ne olacağının bir önizlemesi. Tahvil piyasası likiditesi zaten 2008 finansal krizinden daha kötü durumda. Bu spekülasyon değil, bir gerçek. Ve yatırımcılar tepki veriyor.
Sonuç: Bitcoin ve Altın Neden Zirvede?
İşte bu yüzden Bitcoin ve altın her ikisi de tüm zamanların en yüksek seviyelerine fırlıyor. İnsanlar paralarını tahvillerden çıkarıp somut varlıklara taşıyorlar. Piyasa, politikacıların durumu düzeltmesini beklemiyor. Ne olacağını zaten biliyor. Japonya’nın tahvil piyasasındaki çöküş, küresel çapta bir domino etkisi yaratma potansiyeline sahip ve bu durum, merkez bankalarının ve hükümetlerin borç yönetimi stratejilerini yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini gösteriyor. Bitcoin ve altının bu ortamda rekor kırması, yatırımcıların geleneksel finansal sistemlere olan güvenlerinin azaldığını ve alternatif değer depolarına yöneldiklerini açıkça ortaya koyuyor. Bu, küresel finansal sistemde önemli bir paradigma değişiminin habercisi olabilir.



