Canlı sohbete katılmak, haber, uzman görüşü ve piyasa sinyallerini anında almak için TELEGRAM, TWITTER, FACEBOOK, INSTAGRAM’dan bizi takip edin.
OpenAI CEO’su Sam Altman, ABD’nin küresel yapay zeka rekabetini temelden yanlış anladığına dair sert bir uyarıda bulundu. San Francisco’da gazetecilere yaptığı açıklamada Altman, Donald Trump’ın Çin’e yönelik en son gelişmiş çip yasağının, Çin’in yapay zekadaki ilerlemesini durduramayacağını söyledi. Altman’a göre, ABD’nin bu stratejisi sadece tek bir noktaya odaklanırken, Çin tüm cephelerde ilerliyor ve ABD politikaları bu ilerlemeyi daha da hızlandırıyor.
Altman’ın bu yorumları, ABD ile Çin arasındaki teknoloji geriliminin yeniden tırmandığı bir döneme denk geliyor. Donald Trump’ın yönetimi, Nisan 2025’te Çin’e yönelik üst düzey çip ihracatına tam yasak getirerek, selefi Joe Biden’ın kısıtlamalarını daha da ileriye taşımıştı. Bu politikanın amacı, Çin’in gelişmiş yapay zeka donanımına erişimini engellemekti. Ancak geçtiğimiz hafta Washington, Nvidia ve AMD gibi şirketlerin “Çin için güvenli” olarak adlandırılan bazı çiplerini satmasına yeniden izin verdi ve bu satışlardan elde edilen gelirin %15’ini ABD hükümetine devretmeleri şartını getirdi.
Altman, bu yaklaşımın tamamen yanlış yönlendirildiğini düşünüyor. Yapay zeka ilerlemesini sadece politikalarla yönetmeye çalışmanın gerçekçi olmadığını belirten Altman, “İçgüdülerim bunun işe yaramayacağını söylüyor” diyerek, ABD GPU’ları kontrol etmeye takılıp kalırken, Çinli firmaların Huawei gibi kendi yerli tedarikçileriyle alternatifler geliştirmeye çalıştığını vurguladı. Ona göre bu durum, Çin’in ilerlemesini durdurmak yerine, onları daha hızlı inovasyon yapmaya ve kendi kendine yetebilirliklerini artırmaya itti.
ABD Stratejisi Neden Hatalı?
Altman’ın eleştirileri, yapay zeka yarışının basit, tek taraflı bir zaferden ibaret olmadığı inancına dayanıyor. Rekabetin, çıkarım kapasitesi, araştırma ve ürün geliştirme gibi birçok katmandan oluştuğunu belirtiyor. ABD’nin yalnızca çip ihracatını engelleme politikası, bu diğer kritik katmanları göz ardı ediyor. ABD bir duvar örmeye çalışırken, Çin kendi çip üretim tesislerini inşa ederek ve kendi yapay zeka yığınını sıfırdan geliştirerek tüm temeli oluşturuyor.
Altman’a göre, ABD hükümetinin çip akışını kontrol etmeye çalışması, “kolay bir çözümü olmayan” “zor” bir sorun. “Bir şeyi ihracat kontrolü altına alabilirsiniz, ancak belki de doğru şeyi değil… insanlar üretim tesisleri kurabilir veya başka çözümler bulabilir” ifadelerini kullandı. Bu durum, ABD’yi Nvidia ve AMD gibi birkaç kilit şirkete bağımlı hale getirirken, Çinli laboratuvarların kendi alternatiflerini oluşturarak zamanla yabancı teknolojiye olan bağımlılıklarını azaltmalarına olanak tanıyor.
Çin’in Yükselişi OpenAI’ı “Açık” Modellere Yöneltti
Çin’in hızlı ilerlemesinin yarattığı baskı, OpenAI’ın çalışma şeklini de değiştiriyor. Yıllarca modellerini API’ler arkasında kilitleyen ve kamu kullanımına açmayı reddeden şirket, Çinli laboratuvarların DeepSeek gibi daha açık araçlar yayınlamasıyla stratejisini değiştirmek zorunda kaldı. Altman, bu değişimin en büyük etkenlerinden birinin, “dünyanın çoğunlukla Çin’in açık kaynaklı modelleri üzerine inşa edileceği” endişesi olduğunu itiraf etti.
Bu endişe, OpenAI’ın 2019’daki GPT-2’den bu yana ilk açık ağırlıklı modelleri olan gpt-oss-120b ve gpt-oss-20b‘yi yayınlamasına yol açtı. Eğitim verileri ve kaynak kodları gizli kalsa da, bu modellerin ağırlıkları artık halka açık. Bu, geliştiricilerin onları çevrimdışı olarak bile indirebilmesi ve çalıştırabilmesi anlamına geliyor. Altman’a göre, bu modellerin amacı yerel olarak çalışan kodlama ajanları inşa eden geliştiricileri desteklemek.
Altman, yeni modellerin kimseyi “hayran bırakacak” modeller olmadığını ve bazı temel özelliklerinin eksik olduğunu kabul etti. Ancak bu hamle, OpenAI’ın küresel yapay zeka ekosisteminde kilit bir oyuncu olarak kalma çabasının açık bir göstergesi. Daha açık ve esnek araçlar sunarak, OpenAI, geliştiricilerin daha fazla özgürlük sunan Çinli laboratuvarlara geçmesini engellemeye çalışıyor. Bu stratejik hamle, yapay zekadaki jeopolitik rekabetin sadece donanımla ilgili olmadığını, aynı zamanda teknolojinin nasıl geliştirilip paylaşıldığı felsefesiyle de ilgili olduğunu gösteriyor.


